Yaşamımızdaki çeşitli anları veya durumları yan yana getirdiğimizde bir yolda olduğumuzu düşünebiliriz. Ama düşünüyorum da, bu yolda olma durumu daha çok bizim kurguladığımız bir şey. Birçok durumdan geçiyoruz veya birçok an yaşıyoruz ve aralarından bazılarını seçiyoruz, bunları kendimizi bir yoldaymış gibi görmemizi düşündürecek şekilde seçiyoruz. Oysa şöyle bir geriye baktığımızda, yaşadığımız tüm deneyimlerimizi gözümüzün önüne getirmeye çalıştığımızda, iki nokta dikkatimi çekiyor: Birincisi bu deneyimlerimizden aslında birçok yol çıkartabileceğimiz ve bu arada hiçbir yere ulaşmamış başka yollar da tasarlayabileceğimiz. Fakat ikinci ve daha önemli olan noktaysa, yolumuzu bugünden geriye bakarak belirliyor olmamız. Bundan yıllar önce bugün ulaşacağımız noktayı biliyor muyduk? Çoğumuzun bilmiş olduğunu sanmıyorum. Yıllar sonra çok farklı bir yerde olabiliriz. Bunu da bildiğimizi sanmıyorum. O zaman bu nasıl bir yolda olmak diye kendime soruyorum. Evet, bir yerden bir yere gidiyor gibiyiz ama bu bir yolculuk şeklinde gerçekleşmiyor gibi. Üstelik aydınların durumuna baktığımızda, bugün var olan aydınlarımızın veya genelde aydınların büyük kısmının bundan yıllar önceki konumlarına, bulundukları yerlere baktığımızda, aslında hiç de yolda olmadıklarını görüyorum. Çoğu çok farklı yerlere varmışlar ve çoğu ne bugün geldikleri noktayı ne de genelde dünyamızın ulaştığı yeri tahmin edebilmiş değiller. Tam tersine, moda olmuş kavramlar ve argümanlar görüyorum. Yeni çıkmış bir kıyafet gibi, neredeyse tüm aydınlar aynı kavram ve argümanları benimsemişler. Sonra başkaları gelmiş, onları benimsemişler. Bu, nereye kadar yolda olmak şeklinde yorumlanabilir, açıkçası pek emin değilim. Neticede bugün ulaştığımız noktadan geriye doğru bir nokta belirlediğimizde, illa ki bir yolda olacağımız görülecektir. Bu aşağı yukarı herkes için geçerli olan bir şey diye düşünüyorum. Belki de “yol” kavramıyla anlatmak istediğiniz daha farklı bir şey.
0 yorum:
Yorum Gönder