14 Haziran 2007 Perşembe

Ezberden konuşma: Ya da konuşamama

Sayın Nizamettin,
Bir yorum olarak gönderdiğiniz yazınızı geç fark ettim. Blogların yorum düzenlemesinin böyle bir kötülüğü var. Tesadüfen önceki yazılar gözden geçirilmediği sürece geçmiş yanıtlar fark edilmiyor. Ben o yüzden cevabımı yoruma yorum olarak göndermeyeceğim. Bu arada baştan bu yazının biraz uzun olacağını belirtmek istiyorum, daha doğrusu oldu. Bu yüzden parça parça göndereceğim.

Gördüğüm kadarıyla, “ezberden konuşma” konusu yazınızın önemli bir kısmını oluşturmuş. Bu konuyla ilgili fikrimi bir önceki yazımda açıklamış olduğumu sanıyordum ama herhalde yetersiz kalmışım. Her ne kadar ilk andaki tepkim bu tartışmayı daha fazla sürdürmemek biçimindeydiyse de, nasıl düşünmem veya yazmam gerektiği konusunda direktifler veren anlayışlar beni oldum olası rahatsız ettiğinden sonunda bu tartışmanın aslında düşündüğümden daha gerekli ve hatta değerli olduğu sonucuna vardım.


Eğer işin içinde açık hakaret yoksa (ki ülkemizde bu konuda var olan alınganlığı hesaba katacak olursak, sanırım hakaretin ne olduğu veya olması gerektiği konusunu da tartışmak gerekiyor), insanlar istedikleri gibi yazarlar. Üstelik tepkilerini ifade ettikleri yazıları tahrif de edebilirler. Her ne kadar bir yazının göz göre göre tahrif edilmesine karşıysam da, neticede her tepki, her eleştiri bir parça da tahrifat içerir. Bazı tahrifatlar büyük tepki çeker, bazılarıysa eleştiri olarak görülür. Tahrifatın olmadığı durum, okuyucunun okuduğu metinle yüzde yüz veya neredeyse tamamen fikir birliği içinde olduğu durumlardır. Her tahrifat elbette kasıtlı değildir ama sonunda yazarının öldürülmesine kadar giden tahrifatlar da vardır.

Neden bir yazının tahrif edilmesine veya daha düzgün bir şekilde söyleyecek olursam, anlamından saptırılmasına bu kadar önem veriyorum? Evet, bir yazının anlamından saptırılması yazarına göre hiç de hoş değildir ama zorunludur. Eğer ortada kasti bir saptırma yoksa (yani ne anlama geldiği anlaşılmışken saptırma), saptırmalar doğaldır ve yazarlar bu saptırmalarla birlikte yaşamak zorundadır.

Metinler saptırılır ve bundan hoşlanmayanlar (genelde ve en başta da orijinal metinlerin yazarları) tepkilerini belirten yazılar kaleme alır. Bu sırada iki farklı yöntem seçilebilir: Doğrudan metinde ifade edilen fikirlerle uğraşılır; veya bu fikirlerin üreticisi yazarla uğraşılır. Birinci yöntem de hiçbir sorun görmüyorum. “Bu duyduğum en saçma fikir” türünden hakaret olarak algılanabilecek ifadelerin bile kullanılabileceğine inanıyorum. Bazı insanlara veya çoğunluğa saçma gelebilecek fikirlerimiz olabilir, buna herkesin alışması gerekiyor. Yapılmaması gereken, bunu yazarın bir kişilik özelliğiymişçesine tartışarak onu susturmaya çalışmaktır. Haliyle bu yöntemi, yani ikinci yöntemi tercih edenler olacaktır ve ben bu kişileri susturmaya kalkışamam. Aksi takdirde aynı duruma düşerim. Sanırım tek yapabileceğim şey, bu tür yaklaşımın fikir alışverişini veya fikri tartışmaları sekteye uğratıcı yanına işaret etmek olabilir. Yazara veya yazarın tartışma şekline yüklenmenin başladığı yerde fikirlerin tartışılması da sona ermeye başlamıştır.

Kanımca ezberden konuşmak ikinci kategoriye ait bir yaklaşım. Eğer ezberden konuşmaktan kasıt o kişinin üzerinde çok fazla düşünmeden bazı fikirleri olduğu gibi alıp kullanması veya hâkim düşünce biçiminin ya da ideolojinin sınırları içinde kalarak bir şeyler ifade etmesiyse, bu, beğensek de beğenmesek de, gayet normal veya doğal bir davranıştır. Üstelik ezberden konuşma neticede herkesin herkese yöneltebileceği bir suçlamadır. Neredeyse herkes belli ideolojilerin ve düşünce kalıplarının etkisi altında kalarak fikirler üretir. Kimisi bunu daha yaratıcı bir biçimde yapar, kendisinden de bir şeyler katar, kimisi de pek uğraşmadan bulduğu fikirleri olduğu gibi kullanır. Açıkçası bunun dışına çıkmanın mümkün olduğunu sanıyorum. Sanan biri varsa, bunun nasıl olabileceğini açıklarsa sevinirim. Eğer bu ezberden konuşma suçlaması herkesin herkese yöneltebileceği bir suçlamaysa, bir fikir tartışmasında o tartışmayı tıkamaktan başka ne tür bir işlevi olabilir? Diğer yandan ezberden konuşma ibaresinin kendisi ne kadar bir fikirdir? Yani bu ibarenin ne tarafından yaklaşırsak, ortaya konulan fikirlere bir başkasını eklemiş olabiliriz.

Ezberden konuşmanın yaptığı tek şey veya hedefi yazarı belli bir kategoriye koymaktan başka bir şey değildir. Bu ibare veya suçlamayla kastedilen, “sen şöyle bir yazarsın” veya “söylediklerini söylememen gerekiyor, çünkü onlar ezber”. Yani fikre fikirle karşı çıkmadan yazarı tartışma dışı bırakma çabasıdır söz konusu olan. Konu bu noktaya gelince de, artık sürdürülecek bir fikir tartışması da kalmamıştır. Bir tartışma hâlâ vardır ama bunun karakteri artık “ben ve öteki” türünden (bazı düşünürlere göre bu siyasettir) bir tartışmaya dönüşmüştür.

Devam edecek…

0 yorum: