6 Nisan Hemşireler, Biraderler
Bu blog’u, sağolsun arkadaşların yardımıyla hazırlarken, başkaları tarafından izlenmesi daha güç olabilecek, daha kişisel notlar için “Defterim” başlıklı ikinci bir blog daha tasarlamıştık. Ama bu blog faaliyete geçeli 3 aydan fazla oldu ve benim notlarım dışında pek bir katkı almıyor; bu şartlarda, iki blog’u birden idare etmektense, şimdilik o türden notları da buraya aktarmaya karar verdim.
Konuya gelecek olursak... Epeyce bir süredir, kendimce “kardeşlik” konusu üzerinde düşündüğüm, çalıştığım herhalde biliniyor. Benim, bu konuda yazdığım, söylediğim neredeyse her şey bir “abi” (büyük erkek kardeş) konumundan edilmiş sözler. Ama kardeşlik ilişkisinin diğer konumlardan da nasıl göründüğü elbette ilgimi çekiyor. Rona Goffen’ın Renaissance Rivals. Michelangelo, Leonardo, Raphael, Titian (Yale Univ. Press, 2002) kitabını okurken aşağıdaki pasajı (s. 26) bu yüzden kaydettim.
Rönesans’tan bu yana çeşitli sanatlar, bu örnekte şiirle resim arasındaki ilişki bir “kardeşlik” ama daha özgül olarak “kızkardeşlik” (“hemşirelik”) ilişkisi olarak tasarlandı ama bu örnekte Lodovico Dolce Aretino adlı yapıtında şiirle resmin “hemşire (“kızkardeş”) olmakla kalmadıklarını, neredeyse birader (erkek kardeş” olduklarını söylüyor.
Bu tasavvura göre kızkardeşlik, gerçek (erkek) kardeşliğinin daha silik, daha az kanlı canlı bir versiyonundan ibaret mi olmuş oluyor?
Buradan hareketle akla çeşitli sorular gelebilir. Benim ilk aklıma gelenlerden biri: 1970’lerde çokuluslu petrol şirketlerinden “yedi kızkardeşler (seven sisters)” diye sözedilirdi. Neden? Çıkar ortaklığı üzerine kurulmuş bir ortaklık yeterince kanlı canlı bulunmadığı için mi?
Tabii, Türkçe kelimeyi cinsiyet meselesini tasrih etmeden kullanmamıza izin veriyor: “Halkların kardeşiliği” derken hangisini kasdediyoruz?
0 yorum:
Yorum Gönder