5 Mart: Hat Sanatı (devam): Bedri Rahmi ve Yerellik
Dün akşam Bülent’le (Somay) ayaküstü konuştuk hat sanatı üzerine... O tabii, daha çok suret yasağı ve kendi deyişiyle Yahudi-İslam geleneğindeki “suret-kelam” çekişmesi açısından yaklaşıyor konuya....
Ayrıca yine dün, Eczacıbaşı Sanal Müzesi’ndeki 90resimlik Bedri Rahmi koleksiyonunu keşfettim. ( http://www.sanalmuze.org/aramaeng/index.php?q=Bedri+Rahmi&x=83&y=11 ). Bederi Rahmi’nin resminde hat unsuru üzerine düşünmeye ilk kez onun ağaçlarından birini (1970’lerde, herhalde ilk sergilendiklerinde) gördüğümde başlamıştım. Benim gördüğüm ağaç, galiba koleksiyonda yer alan ağaçlardan biri değildi (ama hafızam beni yanıltıyor da olabilir). Koleksiyonda yer alanları aşağıya alıyorum.
Bedri Rahmi, herhalde hayatının hiçbir döneminde “logos” ve “phainomenon” terimleri ile düşünmemiştir. İslam’da suret yasağı üzerine kafa yormuş mudur, bilmiyorum. Ama yerellik üzerine kafa yormaya neredeyse daha en başında başlamış. Aşağıda 1932-33 tarihli (demek 19-29 yaşındayken yaptığı) Yavuz geliyor, Yavuz resmi ve katalog notları...
“Yavuz Geliyor Yavuz” (...) Bedri Rahmi’nin Paris’e gidip de hocası İbrahim Çallı’ya yazdığı bir mektupta bahsettiği bir dönemin ürünlerindendir. “Böylelikle hocam günlerimi Matise, Pikasuya, minyatürlere peşkeş çekerken, bir gün aklıma “Yavuzlu, Gülcemalli, Gülnihalli” bir kompozisyon yapmak geldi. Bu resimde bir zaman için “Matisse” ve “Picasso”ları bir tarafa bırakıp yalnız garp (primitiflerile) şark minyatürlerini örnek almak istedim. Beni böyle bir resim yapmaya iten en büyük âmil de: Yavuzun direkleri altındandır altından şarkısı oldu. Ve bütün çalışma müddeti zarfında bu şarkı bana tempo tutuyordu. Bir aralık hocam, içimde bütün halk şarkılarımızı boyamak için bir heves uyandı. Bu heves beni etrafımdan ayıracak ve bir masa başına hapsedecek raddeye gelince korktum. Çünkü hocam etrafımdan, tabiattan daha çok az şey almıştım.” (Fikret Adil (f.a), “Paris’te Genç Bir Ressamımız”, Vakit, 17 Mart 1933, s.7.).
0 yorum:
Yorum Gönder