21 Ocak: İdealler
“İdeallerini gerçek sanıp onlara kapılmak gençliğin hatasıdır, doğru; ancak idealleri gerçeklik testine tâbî tutup aşağılamak da yetişkinliğin hatası değil mi? İdealleri oldukları gibi, yani bir ideal olarak görebilecek olgunluğa erişmemiz mümkün değil mi?” (Şükrü Angın “Beyhude Hüzün, Biçare Melankoli. Orhan Pamuk’un Yazarlık Anlayışı”, Mesele 1, Ocak 2007).
Bu, Kant’ın durduğu yer değil mi? “İdea” Kant’ta düşünmeden edemediğimiz ama düşüncenin meşru sınırları içinde kaldığımız sürece de üzerine doğru/yanlış bir şey söyleyemeyeceği kavramlar (Tanrı, ölümsüzlük, özgürlük) için kullanılıyordu, yanlış hatırlamıyorsam.
Ancak idealar, düşüncenin kendi meşru sınırlarını içindeki hareketinde düzenleyici bir rol oynuyorlar mıydı (yoksa hiç mi rol oynamıyorlardı), hatırlamıyorum. İdeallere katlanmak durumunda mıyız yoksa onlardan yararlanmamız mı gerekiyor?
Aslında böyle bir yazı yazabilmek (böyle bir yazı yazmaya zaman ve imkânımın olmasını) isterdim: Neden Kant’ın durduğu yerde durulamadı? Neden düşünce Alman idealizmiyle birlikte, ideal olanın kendisini gerçekleştirebileceği (gerçek kılabileceği) vehmine kapıldı.
Tabii, bu soruyu böyle sormadan önce, herhalde Yargı Gücünün Eleştirisi ile hesaplaşmak gerekiyor. Kant’ın orada yaptığının, estetik olanı (ve belki organik olanı da) diğer fenomenlerden, ancak on(lar)da ideal bir boyut vehmederek (hayal ederek) ayrıdetmek olduğunu söylemek mümkün mü?
Eminim binlerce kez sorulup cevaplandırılmış sorular bunlar. (Mesela aklıma gelen bir yer: tabii yine yanlış hatırlamıyorsam, Charles Taylor’ın Hegel kitabındaki Hegel’in Kant eleştirileri). Olsun yine de sorulabilir, denenebilir- vakit ve imkân olsa…
İskender Savaşır
0 yorum:
Yorum Gönder