2 Mayıs 2007 Çarşamba

2 Mayıs Üslup Sorunları

“Michelangelo'nun elinin Meryem'in yüzünü yontarkenki davranışları ile kumaşın kıvrımlarını yontarkenkileri arasındaki ayrım niçin önemli?” diye sormuştum; İştar da sormuş.

(Üslup hakkında çok genel bir not: Net’teki ortamların hangilerinin, ne kadar özel, ne kadar ortamalı, kamusal olduğu hakkında etraflı bir tartışmaya ihtiyacımız var. Şimdi, biz Defter’i çıkarken çok tartışmıştık, birbirimizden sözederken, brbirimize gönderme yaparken, birbirimizi ön isimlerimizle “Nurdan”, “İhsan”, “Bülent” diye mi anacağız, tam isim mi vereceğiz, diye... Birbirimizden “İhsan Bilgin” vs diye sözetmek yadırgatıcı geliyordu ama ikinci tarzın ima ettiği ‘laubalilik’ de kulağımızı tırmalıyordu. Hem, tam da kaçındığımız şeylerin belki başında, yazdıklarımızı bir iç tartışmaya dönüştürmek geliyordu.

Ama şimdi...? Bu notların benim için şimdilik en önemli yönü, yazma konusundaki sıkıntılarımı, engellerimi aşmaya çalışmak. Ama burada İştar’dan bile “İştar Gözaydın” diye bahsedecek olursam, artık iyice elim kolum bağlanmış, nasıl devam edeceğimi bilemez, ne yazmakta olduğumu anlayamaz olurum.

Bir şey daha: Yazmak konusunda çektiğim güçlüğün ne kadarını “psikolojik bir zaaf” olarak değerlendirmem gerektiğini, ne kadarının arkasında duracağım, yazma konusunda meşru bir tereddüdü ifade ettiğini kestiremiyorum. Yani yazmakta çektiğim güçlük üzerine de yazamıyorum.)

İştar’ın da sorduğu soruya gelince... İz bırakmakla ifade etmek arasındaki ayrımı, başlangıç olarak herhalde iradî olanla olmayan (yani hüner, alışkanlık, praxis, beceri, hatta habitus gibi kavramlarla yaklaşmaya çalıştığımız varoluş tarzı) ayrımı çerçevesinde düşünmek gerekiyor. Ama bu izi sürmeye henüz hazır değilim; yazmak için hazır olmayı beklersem de, o zaman bu notlar için kendime vermiş olduğum “izin”i geri almış olacağım. O yüzden, şimdilik Rönesans’da sanat üzerine düşünenlerin sanatçının kendine özgülüğünü, bireysellliğini, üslubunun tderğiştiremediği yönlerini anlatmak için kullandıkları “aria” (hava) terimi ile üslubunun öğrenerek, hiç değilse belli bir süre için benimsediği yönlerini anlatmak için kullandıkları “maniera” (daha çok bizim kullandığımız anlamda “üslup”a yakın bir kavram) ayrımının ufuk açıcı olabileceğini düşünmüş olduğumu söyleyeyim. Ama iyisi mi, ben şimdi “üç Rönesans ustası ve dört anne” üzerine tuttuğum notlara döneyim. Sonra herhalde bir ara bu konuya da geri dönerim.

0 yorum: