24 Nisan 2007 Salı

23 Nisan Aidiyet

Bir anekdot, belki bu notlarla ne yapmaya çalıştığımı, neyin peşinde olduğumu anla(t)mama yardımcı olabilir.

Evvelsi gün uzun zamandır görüşmediğimiz bir arkadaşımla buluştum. Yazmanın sorunlarından, yazdıklarımızdan, yazmaya çalıştıklarımızdan konuşuyorduk. Kısa denemeler yazmayı özlediğini, ama kısa yazmaya kalkıştığında da, bunun bir “şıklık”tan ibaret kaldığını, mesele üzerine yoğunlaştığında da ortaya koca koca yazılar çıktığından yakınıyordu.

Belki çözümün her tek yazıda aynı sorunun farklı farklı izlerini sürerek yazmaktan geçtiğini, benim öyle bir şey yapmaya çalıştığımı söyledim. Bugünlerde neyin izini sürdüğümü sordu. “Aidiyet konusu” dedim. “Nasıl olup da aynı zamanda hem bu dünyaya ait olduğumuzu, hem de olmadığımızı söyleyebildiğimiz.” “Ha şu “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında” meselesi” dedi. “İri konu”.

Şiir herhalde biliniyordur ama ben yine de tamamını alıntıyayım:



Ne İçindeyim Zamanın


Ahmet Hamdi Tanpınar

Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,

Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

0 yorum: